Bir kafede
rastlamıştım sana… Güzel sıcak bir gündü… Güneş tam tepe de, senin sesine eşlik
ediyordu. Herkes kendinden geçmiş sesine odaklanmışlardı… İspanyolca bir şarkı
söylüyordun, onu hala bulamadım. Herkes gibi ben de büyülenmiştim, biliyordum
bana bakmayacağını, arkandan şiirler, yazılar yazan kişiye bir gülümsemeyi çok
göreceğini biliyordum… Ama ateşle dans etmek hoşuma gitmişti, bile bile benim
olmanı istemem… Seninle yatmak istemem… Olmayacak şeyler işte, lakin bunu
düşünmek bile bana yeter, küçük şeylerle de mutlu olmayı bilen biriyim… Sen
olmasan da olur senli hayallerim yetiyor bana…
Yokuş aşağı takip
etmiştim sonra seni, Arnavut kaldırımlı sokaktaydık, çok iyi hatırlıyorum Çiçek
Abbas Afişi vardı hatta… Parfüm kokun
tüylerimi diken diken ediyordu, anımsadıkça daha çok mutlu oluyorum. Daha sonra
sağa saptın; birkaç ekmek ve süt aldın, bir an göz göze geldik ve işte o an
olmayacağını fark ettim, yine de peşini bırakmadım tabii. Seni takip etmek
hoşuma gitti, vicdani rahatsızlık duydum fakat biraz daha istiyordum; kokunu
içime çekmek, seni izlemek… Eroin gibiydin aynı daha çok daha çok daha çok…
Evine girdin
ondan sonra, her şey bitti işte… Bir daha görmedim seni, bir daha o kafeye
gitmedim, bir daha o Arnavut kaldırımlı sokakta yürümedim, bir daha Çiçek Abbas
afişi görmedim, bir daha kokunu içime çekemedim…
Yine de mutluyum, dedim ya sen olmasan da
yeter, senli hayallerim yetiyor bana… Aşkın kısası makbulmuş, yaşa ve git. Bu
kadar ! Senin gibi çok kaçamaklarım oldu benim, nice aşklarım, günü birlikti
hepsi ve hepsini şiirler yazdım; özel değilsin yani… Benim olmayan özel olmaz.
Seni sevmek istemiyorum
aslında, başkasını takip etmek, becerdiğimi düşünmek istiyorum, ona şiirler
yazmak; sonra yine başkası yine yeniden… Benim hayatım bu, özgür bir adamım;
severim, sikerim, yazarım ve daha sonra yine severim; böyle gider işte…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder